SOSYAL VE KÜLTÜREL ANTROPOLOJİDE ÖZDÜŞÜNÜMSELLİK: SAHADAN ÖRNEKLER

ÖZ

Bu yazı 1970’lerde temellenen ve 1980’lerde belirgin biçimde vurgulanan “özdüşünümsellik” (self- reflexivity) sorunsalına odaklanıyor. Özdüşünümselliği, antropoloji bilimini tanımlayan özelliklerden biri olan devamlı kendini eleştirme ve sorgulama pratikleri çerçevesinde ele alıyorum. Yirminci yüzyılın başında saha çalışması, kültürel görelilik, dil öğrenme gibi konuları vurgulayan sosyal ve kültürel antropoloji, yüzyılın ortasından sonra doğrudan bilgi toplama ve üretme süreçlerindeki temsil ve iktidar meselesini ele almış, hem sömürgecilikle el ele giden tarihini hem de sonrasında gelen “nesnel gözlemci” varsayımların ortaya koyduğu etnografik yöntem ve kuramlarını yeniden düşünmüştür. Özdüşünümsellik, yani antropoloğun bir nesnellik hedef ya da kaygısı gütmekten ziyade, kendi öznelliğinin ve onun getirdiği sorumluluğun farkında olması, bu sayede de kendi kendisinin verisi olma bileşenlerini okuyucuya aktarma hali, bugün antropolojinin süregelen öz eleştirisinin önemli bir aracıdır. Futbol ve trafik üzerine olan iki saha çalışmamdan yola çıkarak, kendi cinsiyet ve sınıf öznelliğimin sorunsal kurma, araştırma sorusu üretme, veri toplama ve bulgu incelemesi aşamalarındaki etkinliğini tahlil ediyorum.

ABSTRACT

SELF-REFLEXIVITY IN SOCIAL AND CULTURAL ANTHROPOLOGY: NOTES FROM THE FIELD

This article focuses on self-reflexivity in anthropology, occupying agendas since the 1970s and gaining more prominence since the 1980s. I dwell on self-reflexivity within the framework of anthropology’s continual and ongoing self-critique. I trace this self-critique back to early 20th century concerns regarding fieldwork, cultural relativism and language learning to later direct interrogation of representation and power in processes of knowledge production vis-à-vis colonialism or supposed “objectivity.” Self-reflexivity refers to the notion of accountability in relation to one’s subjective positioning in the field and thus constitutes a key tool with which to critically engage with power relations implied in ethnography. Here, I reference two of my fieldwork projects on football and on traffic to show how key features of my subjectivity, gender and class, have figured into forming my problematics and research questions as well as processes of data collection and finding analysis.

Devamı...