Erkek Egemen İş Ortamlarında Kadın Yöneticilerin Deneyimleri ve Stratejileri

ÖZ

Ataerkil toplumlarda kadınlar kamusal ve özel alandaki eşitsizlikler sonucunda ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar. Söz konusu eşitsizlikler kamusal alanın önemli bir bölümünü teşkil eden iş hayatında da geçerlidir. Kadının eğitim alması, meslek edinmesi ve hatta çalıştığı alanında yönetici konumuna gelmesi bile bu eşitsizliklerin ortadan kalkmasını mümkün kılmamaktadır. Bu makalenin amacı kadınların iş alanında karşılaştıkları zorlukları ve bunlarla başa çıkma stratejilerini belirleyerek ayrımcılık ve eşitsizlikleri hangi yollarla aşmaya çalıştıklarını incelemektir. Çalışmada yönetici pozisyonunda çalışan kadınların çalışma hayatlarındaki deneyimleri, karşılaştıkları sorunlar, bunlarla başa çıkma stratejileri incelenmiş ve eşitsizliklerin aşılmasında sahip oldukları sosyal çevrenin rolü sorgulanmıştır. Çalışmanın örneklemini Türkiye’de bir teknoparkta çalışan kadın yöneticiler oluşturmaktadır. Alan araştırmasında kadın yöneticilerle derinlemesine mülakatlar yapılmıştır. Çalışmanın savı kadınların eğitim düzeylerinin yükseldiği ve profesyonel alanda yönetici konumunda bulunmalarına rağmen kamusal ve özel alanda iş hayatında ataerkil davranış kalıplarını sürdürüp içselleştirmekte ve hatta yeniden üretebildikleridir. Sosyal çevre ve sosyal sermaye, eşitsizliklerin giderilmesinde önemli bir etken olmakla birlikte çalışma hayatındaki eşitsizlik ve ayrımcılık örüntülerinin ortadan kaldırılmasında sadece kolaylaştırıcı etki göstermekte, bunların ortadan kaldırılmasında yapısal bir katkı sağlayamamaktadır.

ABSTRACT

WOMEN MANAGERS’ EXPERIENCES AND STRATEGIES IN MALE DOMINATED BUSINESS ENVIRONMENT

In patriarchal societies, women are subjected to discrimination as a result of inequalities in the public and private spheres. Those discriminations are prevailing in the work life as well. Although women are able to get better education, participate in work force, becoming a manager, is still a challenge. The purpose of this article is to examine the ways in which women try to overcome discrimination and inequalities by identifying the challenges and coping strategies they face with in their professional lives. This article is based on the data collected during a fieldwork where in-depth interviews were conducted with female managers in one of the techno parks in Turkey. It argues that women tend to internalize and reproduce patriarchal norms and behaviours in their respective professional fields even though they used to face with gender biased behaviour and experience discrimination in the workplace. Social environment and social capital have considerable impact on the overcoming of inequalities, yet they cannot provide a structural contribution to their elimination.

Devamı...

Üniversite Gençliğinin Öz-Duyarlık, Değer Yönelimleri ve Dindarlık Eğilimleri (Devlet ve Vakıf Üniversiteleri Karşılaştırması)

ÖZ

Bu araştırma, üniversitede öğrencilerinin öz-duyarlık, değer yönelimleri ve dindarlık eğilimleri arasındaki ilişkileri konu edinmektedir. Araştırma grubu Kırklareli ve Marmara Üniversitesi ile İstanbul Bilim Üniversitesi’nde öğrenim gören 437 öğrenciden oluşmaktadır. Veriler 2014 yılında Mart ve Nisan aylarında toplanmıştır. Araştırma rastgele seçilmiş örneklem özerinden tarama ve ilişkisel model olarak kurgulanmış; Neff tarafından geliştirilen “Öz-duyarlık Ölçeği”, “Dini Tutum ve Davranış Ölçme Envanteri” ve “Schwartz Değer Listesi” ölçme aracı olarak belirlenmiştir. Verilerinin değerlendirilmesinde SPSS-20 programı kullanılmıştır. Değişkenler arası karşılaştırmalar bağlamında öz-duyarlık ve dini yönelimler arasında anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Katılımcıların genel dindarlık düzeyi yükseldikçe öz-duyarlığın aşırı-özdeşleşme boyutuna giren tutumlarının da yoğunlaştığı görülmüştür. Veriler, öz-duyarlıkta, mezun olunan okulun kurumsal yapısından ziyade aile ve yakın çevrenin etkili olduğunu düşündürmektedir. Özetle, “Evrensel değerler ve öz duyarlılığın sevecenlik ve bilinçlilik alt boyutları arasında pozitif ilişki vardır” yorumu yapılabilmektedir.

ABSTRACT

YOUTHNESS, SELF-COMPASSION, VALUE ORIENTATION, RELIGIOSITY

This research is based on the self-compassion, value orientation and religiosity tendencies of young people studying at university. The research group consists of students from Kırklareli and Marmara State Universities and İstanbul Bilim Foundation University. Total number of samples is 437. The data collected in March and April of 2014. This research was designed as a screening and relational model from a randomly selected sample. Three scales were used in the study. These are “Self-Sensitivity Scale”, "Religious Attitude and Behavior Measurement Inventory" scale and "Schwartz Value List" (SDL / Schwartz Value List). The SPSS-20 statistical program used in the evaluation of the data. As a result of the research; there was a significant relationship between the self-awareness and religious orientation of the participants. Moreover, as the level of general piety of participants increased, attitudes of self-sensitivity to over-identification increased. This suggests that in the self-awareness, family and close encounters are more effective than the institutional structure of the graduated school. In summary, there is a positive relationship between "universal values and self-awareness and compassion and consciousness sub-dimensions".

Devamı...

Modern Onkolog Hekimin Geleneksel Tıp Uygulamaları Karşısındaki Stratejileri

ÖZ

Kanser, tedavisi çok zor ya da bazı durumlarda mümkün olmayan bir hastalıktır. Bu hastalığa yakalandığında çaresizliğe düşen ve her yolu denemeyi düşünen hastaların kanserle mücadele esnasında başvurduğu pratiklerden birisi de geleneksel tedavi uygulamalarıdır. 10 onkolog hekimle yapılan derinlemesine mülakatlar sonucunda, böylesi kritik bir alanda kanıta dayalı tıp yaptıklarını savunan modern onkolog hekimlerin geleneksel tedavi hususunda iki farklı stratejiye başvurdukları görülmüştür. Söz konusu stratejilerden ilki, geleneksel olanı tamamen reddetmektir. İkincisi ise modern kozmolojide geleneksel olanın yeri olmasa da geleneksel olanı bağlamından koparıp onu modern kozmolojiye entegre etme eylemidir. Weber’in tipoloji kuramı bağlamında ve elbette saf tip özelliklerini taşımasa da ilk grup rasyonel hekimler; ikinci grup ise karizmatik hekimler olarak adlandırılmıştır. Rasyonel hekimlerin biçimsel rasyonaliteye, karizmatik hekimlerin ise tözel rasyonaliteye atıfla eyledikleri görülmüştür. Bu da bize sahada çoklu rasyonalitenin işlediğini göstermektedir.

ABSTRACT

STRATEGIES OF MODERN ONCOLOGIST PHYSICIAN’S IN RELATION TO TRADITIONAL MEDICINE PRACTICES

Cancer is a disease that is very difficult, or even in some cases impossible, to treat. Patients who get this disease think about every way for to get rid of cancer. So one of the practices applied by them is traditional medicine. As a result of dept interviews conducted with 10 oncologist, it is observed that modern oncologists who advocate the evidence-based medicine have applied two different strategies. The first is to reject it altogether and the second is to remove it from its context and introduce it to the modern cosmology. In the context of Weber’s theory of typology, the first group was named rational physicians; the second was named charismatic physicians. It is observed that rational physicians refer to the formal rationality and the others to the substantial rationality. This illustrates us that multiple rationalities operate in the field.

Devamı...

Türkiye'deki Beyaz Yakalıların Ayrımcılığa Dayalı Mobbing Deneyimleri: Mücadele Yolları ve Öneriler

ÖZ

Bu çalışmanın temel amacı, Türkiye’deki kentli, yüksek eğitimli, orta sınıftan mobbing deneyimi yaşamış beyaz yakalı çalışanların anlatılarına dayanarak, mobbing pratikleri ile ilgili eğilim ve örüntüleri saptamak ve buna bağlı olarak mobbing konusunda çözüm ve sosyal politikalar önermektir. Çalışmanın odağı mobbingin türlerinden biri olarak karşımıza çıkan ayrımcılığa dayalı mobbingdir. Bu kapsamda, 20 kentli, yüksek eğitimli ve orta sınıf beyaz yakalı çalışanla yarı yapılandırılmış derinlemesine mülakatlar yapılmıştır. Bu çalışma, mobbingle mücadeleyi olumsuz yönde etkileyen ve mağdurların mobbing deneyimlerini daha da zorlaştıran önemli yasal ve kurumsal eksiklikler olduğunu göstermektedir. Dahası Türkiye’de, ayrımcılık temelli mobbing diye de tanımlanabilecek bir mobbing formu yaygın olarak yaşanmaktadır. Bu tip mobbing fiziksel görünüm, cinsiyet, din ve mezhep veya politik görüş gibi özelliklere dayanmaktadır. İşyerinde ayrımcılığa dayalı mobbing toplumda artan siyasi ve sosyal kutuplaşmanın bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Çalışmanın neticesinde, bazı önleyici ve iyileştirici politika önerileri sunulmuştur.

ABSTRACT

STRATEGIES OF MODERN ONCOLOGIST PHYSICIAN’S IN RELATION TO TRADITIONAL MEDICINE PRACTICES

The main aim of this study is to detect trends and patterns about mobbing experiences of urban, highly educated, middle-class white-collar professionals in Turkey and correspondingly to recommend solutions and social policies about mobbing. Study focuses on discrimination-based mobbing as a specific type of mobbing. For this purpose, semi-structured in-depth interviews were conducted with 20 urban, highly educated, middle-class professionals. Study shows that there are significant legal and institutional deficiencies which negatively affect struggle against mobbing and make mobbing experiences of victims harder. Furthermore, some specific forms of mobbing are experienced in Turkey, which may be called as discrimination-based mobbing. This type of mobbing is based on a visible ground, such as physical appearance, gender, religion and sect or political view. Discrimination-based mobbing may be considered as a consequence of increasing political and social polarization within society. In consequence of the study, some preventive and corrective policy recommendations were presented.

Devamı...

George Herbert Mead'in Sosyal Davranışçılık Devrimi: Sosyolojizm Ve Psikolojizm Kıskacında Bir "İlişkisel Faillik" Denemesi

ÖZ

George Herbert Mead sembolik etkileşimciliğin önde gelen kuramcılarındandır. Sosyal davranışçılık başlığıyla, pragmatist köklerinin etkisinde, düalist olmayan, birey ve toplumun ilişkisel birlikteliğini yansıtan sentezci bir sosyal teori geliştirmiştir. Mead, sosyal davranışçılığıyla sosyoloji ve psikolojide mekanikçiliğe varan ve ilişkisel bir kavrayışın önüne set çeken eğilimlerin bir eleştirisini sunmaktadır. Makalemizde ilk olarak sosyal davranışçılığın, insan eylemlerini uyaranların ve içsel süreçlerin ürünü olarak gören psikolojik indirgemecilikle (psikolojizm), aynı eylemleri sadece içselleştirilmiş değer ve normlara yönelik bir uyma davranışı olarak gören sosyolojik belirlenimcilik (sosyolojizm) arasındaki zıtlığı aşan sentezci eğilimi ele alınmıştır. İkinci olarak, Mead’in kuramının “ilişkisel failliğe” yer veren güçlü yönlerinin irdelenmesi amaçlanmıştır. Bu bağlamda, Mead’in benliğin iki yönü olarak sergilediği “ben” ve “beni/bana” analizinde, kendi deneyiminin sonuçlarını kendine yeniden yükleyerek etkinlik gösteren refleksif zekâ kavrayışında ve bireyler arasındaki anlamlı sembolik etkileşimin aslî öznelerarası karakterinde bu ilişkisel faillik kavrayışın ne ölçüde etkin olduğu gösterilmeye çalışılmıştır. Böylelikle makalemiz Mead’in sentezci perspektifinin bugün için güncelliğini koruyan zengin bir kaynak olduğunu vurgulamaktadır.

ABSTRACT

THE SOCIAL BEHAVIORISM REVOLUTION OF GEORGE HERBERT MEAD: AN ATTEMPT TO ‘RELATIONAL AGENCY’ IN THE GRIP OF SOCIOLOGISM AND PSYCHOLOGISM

George Herbert Mead is one of the leading theorists of symbolic interactionism. He, under the heading of social behaviorism, has developed a non-dualist synthetic social theory reflecting the relational togetherness of individual and society, which is under the influence of pragmatist roots. Mead, with his social behaviorism, has presented a criticism to the tendencies drawing line on the relational perception and thus concluding in mechanism in sociology and psychology. In this article, firstly, the synthesist tendency of social behaviorism between the psychological reductionism (psychologism) which considers human acts as the products of stimulus and intrinsic processes and the sociological determinism (sociologism) which considers the same acts only as a conformity behavior directed to the interiorized values and norms is discussed. Secondly, I have intended to study the strong aspects of his theory which includes “relational agency”. It is possible to see to what extent this relational agency perception is efficient in Mead’s “I” and “me” analysis which he has expressed as the two phases of the self; in his perception of reflective intelligence which works by undertaking the results of his/her experiences on him/herself again and in the intersubjective character of the significantly symbolic interactionism among the individuals. Thus, this article emphasizes that Mead’s synthesist perspective is still a generous source keeping up-to-date.

Devamı...